Dünyanın bilinen ilk sporlarından biri güreştir. İnsanlık tarihi kadar eskidir ve geçmişe dayanır. Doğal bir yaşama isteği ve hayat uğraşı, insanların birbirleriyle mücadele etmesine yol açmıştır. Türkler tabiata ve kuvvete düşkün insanlardır. Güreş de insanların üstünlüklerini ispatlamak ve güçlerini kabul ettirmek için başvurdukları bir mücadele yöntemidir. Güreşte; güç, cesaret, mertlik, çeviklik, çabukluk, zekâ ve beceri gibi özelliklerin bulunması ve Türk karakterine uygun bir spor dalı olması dolayısıyla, Türk tarihinde sevilmiş, atalarımız tarafından baş tacı edilmiştir.

Güreş, eski Türklerin bayram görüntülerinden biridir. Türk boylarında sadece güreşlerin yapıldığı büyük şenlikler düzenlenmiştir. Türkler kendilerine özgü kurallar verdikleri güreşe büyük ilgi duymuşlardır. “Türk pehlivan doğar, pehlivan ölür.” sözü güreş camiasında çok ünlüdür.

Osmanlı’da, sarayın da ilgi odağı olan güreş padişahın da huzurunda yer alan ve düzenli olarak her Cuma organize edilen ‘Huzur Güreşleri’ adı altındaki sportif faaliyetlerdendir. Güreş, çeşitli coğrafyalara göre çeşitlilik göstermektedir. Diğer bir güreş çeşidi ise ‘Yağlı Pehlivan Güreşleridir.’

Anadolu’daki güreşler karakucak, Rumeli’deki güreşler ise yağlı güreş şeklinde gerçekleşmiştir. Başpehlivanlık unvanı sadece Kırkpınar yağlı güreşlerinde olan bir uygulamadır. Kırkpınar’da “Başı” kazanan pehlivan, ertesi yılın Kırkpınar güreşlerine kadar Türkiye’nin başpehlivanı unvanını taşımaya hak kazanırdı.

Kırkpınar yağlı güreşlerinin en parlak dönemi 19. Yüzyıl sonlarıyla 20. Yüzyıl başlarında olmuştur. Bu dönemde pek çok ünlü pehlivan yetişmiştir. Yirmi yedi yıl aralıksız başpehlivan olan Kel Aliço, Koca Yusuf, Kurtdereli Mehmet gibi uluslararası alanda ünlenen yağlı güreşçilerimiz bu dönemde yaşamışlardır.

Kırkpınar Ağası;

Geleneklere göre üç gün süren Kırkpınar Yağlı Güreşleri ve organizasyonun tek hâkimi Kırkpınar Ağası’dır. Güreşi seven, saygın ve hali vakti yerinde olan kişiler arasından seçilir. Pehlivanları güreşe çağıran, gelen konukları ağırlayan, yemek ve yatacak yerlerini temin eden, örf ve adetlere uygun olarak güreşlerin yapılmasını sağlayan, ödüller veren kişidir.

Başpehlivan;

Pehlivan; boylu poslu, güçlü kimseye denmektedir. Başpehlivanlık ise, alt boylardan itibaren derece kazanarak elde edilen en büyük boy olan kategoriye verilen isimdir. Başpehlivanlık kategorisi güreşen pehlivanlar açısından en önemli hedefler arasında yer almaktadır.

Yağlı güreşlerin en büyük ödülü başpehlivanlık ödülüdür. Kırkpınar’da başpehlivan olan kişi bir yıl süreyle “Türkiye Başpehlivanı” unvanını elinde tutar. Bu unvanı üç yıl arka arkaya koruduğu takdirde altın kemerin sahibi olur.

Cazgır;

Cazgırlar yağlı güreşlerin olmazsa olmaz bir parçasıdır. Kırkpınar yağlı güreşlerinde pehlivanları seyirciye tanıtan, oyunlardaki hünerlerini uygun mısra ve dualarla anlatan kişiye “Cazgır” veya “Salavatçı” denir.

“Allah, Allah, İllahlah,

Hayırlar gele İnşaallah

İki yiğit çıktı meydane,

Birbirinden merdane

Mevlam her birine kuvvet vere.

Bu meydan, er meydanıdır,

Nice koçyiğitler bu meydandan geçti,

Acı-tatlı suyun içip göçtü.

Alta düştüm diye erinme,

Üste çıktım diye sevinme

Alta düşersem apış,

Üstte çıkarsan yapış

Pirimiz Hazret-i Hamza Velidir

Vur sarmayı kündeden,

Gönder Muhammed’e salavat

Seğirttim gittim Pınar’a,

Allah işinizi onara…”

Yüzlerce yıldan beri Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nde cazgırların buna benzer çeşitli salavatlar okudukları bilinmektedir. Cazgırlar, söyledikleri manilerle heyecan ortamı oluşturan,  hem sporcuları hem de seyircileri müsabakaya hazırlayan kişilerdir. Kırkpınar yağlı güreşlerinde pehlivanların mücadelesini seyircilere heyecanla anlatan cazgırlar, kültürümüzün de bir parçasını yansıtmaktadır.

Yağlanma;

Kırkpınar yağlı güreşlerinde yağlanma işlemi geleneksel bir olgudur. Pehlivanlık, güreş ve yağlanma Kırkpınar’ın temelini oluşturmaktadır. Adından da anlaşılacağı üzere, güreşlerin ana konusu yağlanmadır. Kırkpınar yağlı güreşlerinde pehlivanların kavranması zor olsun diye, güreş meydanına yakın bir yerde yağ ve su ile doldurulmuş kazanların etrafında yağlanırlar. Pehlivanlar önce sağ el ile sol omuza, göğse, kol ve kispete yağ sürerler. Daha sonra sol el ile sağ omuza, göğse, kol ve kispete yağ sürerler. Pehlivanlar güreşe başladıktan sonra çayırda dolaşan ibrikçilerden diledikleri zaman yağ ve su alabilirler.

Peşrev;

Yağlı güreşlerde görsel estetiği seyirciye sunan etkinliğe peşrev denir. Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nde davul zurna eşliğinde yapılan ısınma hareketidir. İzleyen seyirciye keyif aldıran, pehlivanların moralini yükselten ve mücadeleye hazır hale getirmek için yapılan görsel bir harekettir peşrev. Mücadele öncesi pehlivanlar ellerini ve kollarını sallayarak peşreve başlarlar. Peşrevde üç kez ileri üç kez de geri gidildikten sonra yere sol diz ile çökülerek önce sağ el yere, dize, dudağa ve alna üç defa değdirilir. Daha sonra aynı şekilde sağ diz yere değdirilerek aynı hareket tekrarlanır. Bu merasim bittikten sonra tekrar sıçrayarak arada sırada “Hayda bre pehlivan!” diye bağırılır. Karşılıklı gidiş ve gelişlerden sonra rakibin paçaları yoklanır ve sırtı sıvazlanır, enseler bağlanır, eller tutuşur ve birkaç defa sallanır, güreşe böylece girilmiş olunur. Peşrev, spor ve güreş tarihimizde önemli bir yeri teşkil etmektedir. Görsel bir etkinliğin seyircide uyandırdığı mutluluk olarak görülebilmektedir.

Kispet;

Kırkpınar yağlı güreşlerinin kendine has kıyafetidir. Yağlı güreşlerde pehlivanların giydiği, bel hizasından, diz kapağı altına kadar olan malzemenin adı kispettir. Kispetin bel kısmını sarması için bir ip geçirilir, bu kısma kasnak denir. Kispetin diz kapağının altına gelen kısma paça denir. Paça kısmını iyi bağlamayan pehlivan rakibine avantaj sağlamış olur.

Davul Zurna;

Kültürümüzün bir parçası, her yörenin kendine has çalma özelliği bulunan davul zurna, spor tarihinde ise Kırkpınar da güreşle buluşan, sesi ile seyirciyi coşturan kültürel enstrümanlarımızdandır. Yağlı güreşlerin olmazsa olmazlarından biri de davul zurnadır. Yağlı güreşlerde pehlivanlara heyecan veren, tribünleri coşturan davul zurnalar yıllardır Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nin sembolüdür. Yağlı güreşler sürdüğü sürece davul ve zurna sesi hiç kısılmaz.

Kırmızı dipli mum;

Yağlı güreşlerin duyurulması için özel hazırlanan davet mumlarıdır. Kırmızı dipli mum bilinen parafin mumlarının dip kısmına kırmızı boya sürülmüş mumlardır. Kırkpınar Ağası, Mart ayından itibaren köylere, kasabalara, şehirlere Mühürlü kırmızı dipli mum göndererek Kırkpınar’ın ne zaman başlayacağını, güreşlerin hangi tarihte yapılacağını bildirirdi. Kırmızı dipli mumlar köylerde ve kasabalarda kahvehanelerin en yüksek yerine asılırdı. Böylece herkes Kırkpınar’a davet edildiği anlardı.

Bu yıl 658.’si düzenlenen Kırkpınar yağlı güreşlerinde başpehlivanlık final mücadelesinde Orhan Okulu ile Ali Gürbüz karşılaştı. Seyir zevki yüksek olan güreşte, hava sıcaklığı, üst üste yapılan maçlar pehlivanların yorgunluklarını fazlasıyla hissettirdi. Sporun ve güreşin doğasına uygun, centilmenlik içerisinde gerçekleşen final müsabakası sonunda Şampiyon Ali Gürbüz oldu. 658. Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşlerinin başpehlivanı olan Ali Gürbüz’ü kutlar, Kırkpınar er meydanında güreşen tüm pehlivanlara başarılar dilerim.

“Tarihimiz hep yaşasın. Ülkemizdeki güzellikler hiç eksilmesin.”

Yazan, Zafer Şahinoğlu