Spor bilimlerini kazanan ve kazanıp okuyan kardeşlerime; zorlu sınav süreçleri ve üstüne bitmek bilmeyen antrenmanlar, antrenmanda düşündüğümüz hayaller ve hedefler, akıttığımız terler ve sonunda savaşıp kapısının içerisinden girdiğimiz Spor Bilimleri Fakültesi. Gerek sporcu olarak gerekse sporculuğu bırakıp ya da hiç sporculuk lisansına sahip olmadan çocukluk yıllarımızdan itibaren sporla yakın temasımız sayesinde girdiğimiz bölüm. Spor Bilimleri Fakültesi.
Sporun evrensel yapısı ve geniş yelpazesi sayesinde bizler bu fakültelerin içinde farklı farklı gelişim imkânı yakalıyoruz. İlk olarak sınıf içindeki çeşitlilik bizlere sınıf içerisinde farklı branşlardan birçok arkadaşımızla tanışma imkânı ve onların tecrübelerinden yararlanma olanağı sağlıyor. Girdiğimiz bu yeni ortam sayesinde karate, judo, taekwondo, basketbol, voleybol, badminton gibi bir çok farklı branşın canlı şahitleriyle sohbet etme fırsatını yakalıyoruz. Okuduğumuz bu fakültenin her ne kadar farklı bölümleri olsa da aslında hepimiz spor biliminin içinde birleşiyoruz. Sporun bize sağlık, sosyolojik, psikolojik ve pedagojik olarak sunduğu geniş çerçeve aslında hayata bir adım daha önde başlamamıza fırsat sağlıyor. Fakültede okuma süresince hem zihinsel olarak hem de fiziksel olarak gelişme imkânımız oluyor bu durumda bizlerin hem sağlık yönümüze hem de eğitim ortamımıza büyük katkı sağlıyor.
Dünyada hızla gelişen teknolojik gelişmeler insan gücünün azalmasına etki ettiğinden dolayı insanları hareket kısıtlamasına sevk ediyor bu durumda insanların sağlık yönünden olumsuz etkilere yol açtığını söyleyebiliriz. İşte tam bu evrede de sporun önemi ortaya çıkıyor. Bizler bu alan içinde hem sağlık yönümüze olumlu yansımalar görürken, hem de mezun olduğumuz dönem içerisinde yaptığımız iş koşulları küresel sistemin bize sunduğu hareketsiz yaşamdan da uzak durmamıza etki ediyor. Bizler bu fakültelerde hem kendimizi farklı branşlar da uygulamalı eğitimi alma imkânı bulurken sporun uygulama kısmına birebir şahit oluyoruz. Birçok insanın bu branşları öğrenebilmek için rekreatif faaliyetleri içinde para harcadığını biliyoruz bu fakülteler sayesinde bizler uygulama aşamasını yaparken kendi donanımızı sağlarken aynı zamanda bu uygulamaların insanlara nasıl eğitimini verirken nasıl bir yol izlememiz gerektiği konusunda da bilgi sahibi olmuş oluyoruz.
Sporun aslında hayatımızın küçüklük yıllarından itibaren bir yaşam tarzımız olduğunu daha iyi anlıyoruz. Sokaklarda oynanan futbol maçları, parklarda basketbol sahalarında yapılan basketbol maçları veya sokak arasında voleybol oynayabilmek için bir yerden bir yere gerdiğimiz çamaşır ipleriyle yaptığımız voleybol filesi bizleri çocukluktan itibaren arkadaşlık, dostluk ve kardeşlik kavramlarının oluşmasına etki eden sporun gücünü yok sayamayız. İlkokul yıllarımızda halı saha da top oynayabilmek için kendi harçlıklarımızdan ayırdığımız paralarla sadece o zeminde top oynayabilmek o kalelerin içine gol atabilmek ve sonrasında sevincimizi bütün takım arkadaşlarımızla beraber yaşama anılarını eminim ki hiçbirimiz unutamayız. Şimdi ise çocukluğumuzda heyecan ve sevinçle yaptığımız işlerin şuan bizim mesleğimiz olduğunu görmek mutluluk verici.
Bugün bu fakültelerde okuduğumuz zamanlarda her branşın kendi akademik uzmanıyla birebir çalışma fırsatı yakalıyoruz işlerin ince ayrıntıları teknik ve taktik yönlerini derinlemesine öğrenme fırsatı buluyoruz. Zaman geçtikçe amacımız sporu öğrenmek ve bunu hayatımızın merkezine almamız ve spor olan her yerde bizimde var olmamız gerektiğini unutmamalıyız. Sporun araç olarak hedeflerimize giden yolda önemini “yaşayarak, anlatarak ve aktararak” bizden sonraki nesil için de canla başla durmadan çalışmalıyız. Spor Birimleri Fakültesi; geçmiş ve geleceği bağlayan bir bağ…
Yazan, Ahmet Sarı ( Sakarya Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi )