Tarih, olmuşları unutmuyor, unutturmuyor…

Aklı selim olana, “ibret al” diyor yüce mevla. Her şeyin başlangıç noktaları bize bir ders, bir hatırlatma, bir uyarı niteliğinde. En büyük olanın şefkat örneği, en büyük olma özelliği budur işte.

Yine o ibretlerden biridir. Allah azze ve celle emreder, Nuh peygambere (aleyhisselam), bir gemi yapmasını, “İman Gemisi“ni…

Ve hakkın, hakikatin sorgu zamanıdır. İman ile küfrün, ezel-ebed, çetin mücadelesi devam ediyor, edecek. Burada bir ibret var. Gevşemeyin, rehavete kapılmayın. Allah mazlumu zelil edecek değildir. Kurtuluşa ermek ancak iman ile mümkün…

Amacın ne ise aracın ona hizmet eder. Gemi bir araçtı, bir ibret, anlayanlara, anlamlandıranlara…

***

Göz açılıp kapanamadan, bin yıllar geçti aradan. Yine bir gemi İnşa ederler. Bu gemi, gelip geçici olduğu unutulan, dünyalık gücün temsilidir. Heva ve hevesin arzularına göre dizayn edilmiştir. Yapanlar çok iddialıdır. Yaptıkları bu gemi hakkında “Bu gemiyi Tanrı bile batıramaz…” derler. İddialar isbat ister…

Ve isbat edemediler iddialarını, zelil oldular, ibret-i alem oldular. Ve tarih sahnesindeki yerlerini aldılar “isyan gemisi” adı ile…

Amacın ne ise aracın ona hizmet eder. Gemi bir araçtı, bir uyarı, bir hatırlatma, anlayanlara, anlamlandıranlara…

***

Zaman akmaya devam ediyor, edecekte… İbretle, hayretle, sefkatle, haşyetle… Bir Asır geçti aradan. Gemi yola çıkmıştı artık, Nuh aleyhisselam ile. Yola çıkar ise yolcu, durmak yoktur… Yolun sonuna kadardır yolculuk. Ki sonu ise, başlangıçtır yeni bir yolculuğa…

Bir “Tevhid Gemisi-Vahdet Gemisi” hazırlandı. Bir dava için. Bir duruş için. İçinde herkes vardı. Derdi olan herkes… Zalimin zulmüne dur diyen herkes…

Yol kavuşma ile sonuçlanacak iken, olanlar oldu birden. Zalim kendine düşeni, kendinden bekleneni yaptı. Kan suya karıştı. Denizin rengi kan kırmızı, gökte kapkara bulutlar. Gözyaşı yanaklarda kaldı. Bulutların önünü kapadığı yıldızlar geminin içinde idi. Başlarının üzerinde bir nur hüzmesi takib ediyordu onları, çünkü er meydanında erler vardı. Mazlumun savunucusu yine mazlumdu. Gencecik fidanlar vardı içlerinde. Hele biri vardı ki, adını Kur’andan alan, bakışları ile edeb ve haya, bir Furkan…

Bunun adı Vahdet Gemisiydi, herkesi buluşturan. Hayırla yad edilen, hazırlanan…

Amacın ne ise aracın ona hizmet eder. Gemi bir araçtı, bir duruş, bir ibret, bir fırsat,  anlayanlara, anlamlandıranlara…

Amaç, dert, dava, hepsinin ortak adıydı; FİLİSTİN…

Ali haydar Bengi, Cengiz Songür, Çetin Topçuoğlu, Necdet Yıldırım, Cevdet Kılıçlar, İbrahim Bilgen, Fahri Yaldız, Furkan Doğan, Cengiz Akyüz, bir diğer adları da Filistindi bu yiğitlerin. Mevlamızın “İbret almaz mısınız” uyarısının ete, kemiğe, yürekte imana bürünmüş haliydi, onlar…

Zalimin zulmünden korkmamamız ve dik durmamızın adlarıyla onlar.

Bizler, mazlumun, gölgesinde gölgelendikleri Çınar Ağacı bir Türkiye olarak, Güçlenecek, Birlenecek, Sabredecek ve göreceğiz kendine devlet diyen iTrail terör örgütünün ne olacağını…

Filistin davası; Müslümanların üzerindeki, rehavetten ve gevşeklikten önceki son çıkıştır…

Uyanmak, Dirilmek ve Birlik olmak duası ile…

Yazan, Ahmet Gazi Ayhan Aydın