Film izlemeyi sevmeyenimiz azdır. Televizyon kanalları, yapım şirketleri de fırsat bu fırsat diyerek ekran başında tribün olmamız için ellerinden geleni yapıyorlar. Zaman akıp giderken bizler işiten, dinleyen bir toplum iken, artık izleyen bir toplum olma yolunda evrildik. Birilerinin işine gelen bir süreç işte böyle başladı. Sadece izle.

Küresel batıl zihniyet, sinema/dizi/belgesel gibi görsel çalışmalarla zihinlere saldırı planını tıkır tıkır işletmekte. Yaptıkları yapıtlarda yeni bir tasavvur, kabul, çaresizlik aşamasını uygulamaktadır. Sonrası malum sinsice ilerleyen bu projenin son aşaması “Kaos”. Afiyet olsun. Batıl’ın toplumları, milletleri ki özellikle gençlerimizi beslediği, kendisinin de beslendiği yegâne kaynak/kavram. Bu operasyonda en büyük destekçisi Hollywood. Yaptıkları çalışmalarla toplumlara akıl tutulması, paranoya, robotlaştırma virüsünü, akıl, kalp, düşünce yoluyla yerleştiriyorlar. Örneğin “ve tanrı öldü” ifadesi ile Nietzsche’nin ideolojisini yapıtlarında öve öve bitiremezken, hemen sonra çok tanrılı inançlardaki tanrıları hortlatmakta geri durmuyorlar. Tabi bunlar fantastik adını verdikleri yapıtlarla milyon dolarlık görsel efekt ve bütçelerle karşımıza çıkıyor. Bilim kurgu da bu düşünceye hizmette geri durmuyor. Yıl 2167 insanlık birbirini yer düzeyde, teknoloji zirve her şey hologram, uzaktan kumanda, uçan arabalar vb. görsellerle süslü ama yok olmuş veya yok olmaya yüz tutmuş bir dünya. “Yeni dünya düzeni…

Örnekleri çoğaltalım:

Görevimiz tehlike serisinin sonuncusu “yansımalar” ismiyle 2018 yılında vizyona girdi. Film hemen ilk sahnesinde “terörist atak” diyerek başlıyor. Nükleer silah. Ne hikmetse üç kutsal mekâna saldırı diyor senaryo. Kudüs, vatikan, Mekke. Gerekçe ise barış için savaş. “Si vis pacem, para bellum” diyor batı, mealen “Barış istiyorsan, savaşa hazır ol.” Söz john wick denilen suikastçi haşşaşi mantığı filmde de konu ediliyor. (ifadenin bize ait olduğu da söylenir…) Tesadüfe bakın iki farklı zaman ve film ve söz. Filmin son sahnesine gelelim (ama izleyelim) Çin, Hindistan, Pakistan sınırında “Keşmir’de” bir virüs, bölgeyi etkisi altına alacak ve sonra doğal yollarla dünyaya yayılacak. Ama tom abi ekibi ile temiz dünyaya virüs gönderilmesini engellemek için yoldadır. Korkmayalım…

“Quantum of solace” dünyanın başına bela İngilizlerin James bond serisinden 2008 yapımı bir film. Küresel güç, kölesi yapacağı diktatöre (kendi malı) bir bölge karşılığında destek vereceğini vaad ediyor. Unutmayalım, küresel batıl vaadlerle çalışır. Diktatör o bölgede petrol olmadığını söylüyor ama sorun değil batıl ne istediğini biliyor. Sağolsun James abimiz yine devrede ve sorunu çözüyor, pardon bize söylüyor (anlayana) bölge “Su” bölgesi. Birkaç on yıla yeni savaş konusu: “Su savaşları”.

Dizilerle de boş durmuyorlar ve Messiah dizisi ile karşımızdalar. Fakat yine öncesinde hazırlıklar yapıldı. Hiçbir kaynak ve kitapta yazmayan, uydurma bir senaryo “Noah”, “Exodus: krallar ve tanrılar” gibi peygamber hayatlarını kendilerine göre dizayn ile yeni bir “Dinler Tarihi” alt yapısını kurdular. Diziden sadece bir replik “Soru: Bay mesih dininiz nedir? El cevap: Tüm insanlarla yürürüm.” Ve Mesih de geldi. Hayırlı olsun…

Türkiye menşeli diziler de geri kalmadı. Senaristlerinin boyunu aşar diye düşündüğümüz bir dizi ile girdiler haneye. Tüm dünyada korona virüs salgını yaşamazdan birkaç ay önce yapılan dizide ne tesadüf ki İstanbul’un bir bölümü virüs dolayısıyla karantina altında, susuzluk zirvede, insanlar aç. Arkadaşlar kızmayın ama sizin boyunuzu aşar bu senaryo. Alınan yerin adresi bellidir…

Örnekler sabaha kadar yazılsa bitmez. Anlatmak istediğimiz derdimiz adına şunları söyleyebiliriz; Akıllarının yetmeyeceği, boylarından büyük konuları senaryolaştırarak sinema/dizi/belgesel yapan hizmetkâr toplulukların beslenme kaynağı “Kaos”tur. Bu sebeple, hiçbir sinema/dizi/belgesel sadece izlemelik değil, hiçbir senaryo sadece senaryo değildir…

İyi seyirler!!!

Yazan, Ahmet Gazi Ayhan Aydın