“… toprağını gözyaşlarıyla ıslattı. Mezardakine seslendi:

Ey bedenimin ve ruhumun sahibi. Ey yitiğim!

Ey bahçesini bırakıp giden bahçıvan…”

Sevda masalının kahramanı böyle seslenmişti; Zin, gözünün, gönlünün nur’u Mem’e. Hani derler ya ölüm bile ayıramaz, evet ölüm bile ayıramamıştı sevenleri ve yan yana yatıyorlardı ebedi SEVDAGÂH’larında… Abdaliye Medresesinde bizi bekliyorlar…

Hiç mi ibret almazsınız?

***

“Gemi Cudi dağına oturdu. “Haksızlık yapan millet Allah’ın rahmetinden uzak olsun”denildi.” (Hud Suresi / 44 )

“Ne yapıyor bu?” , “Deli misin? Divane mi?” hakaretleri ve onlarca pislik dolu fiillere rağmen, sözü ikiletmemişti hz.Nuh (a.s.), emir yerine getirilmiş ve “İman Gemisi” yapılmıştı. İnsanlığın ikinci atası Rabbisine böyle İtimad etmişti. Biliyordu. O, ol der, her şey oluverirdi. Her canlının tattığı ölüm, Onu da bulmuş ve rivayetlerdeki ebedi istinatgâhına defnedilmişti.

Hemen yanı başında yine bir peygamber sevdalısı ilim adamı vardı: İsmail el-Cezeri. Fen, matematik, fizik tam bir hazerfen olan büyük Âlim rivayetlerde nice batılı bilim insanlarına örnek olmuştur. Öve öve bitiremedikleri ki bazen bizim bile övgüde aşırılaştırdığımız Leonardo da vinci dahi.

Hiç mi ibret almazsınız?

***

Hanşeref lakabıyla bilinen Şeref bin Bedreddin tarafından 1500’lü yıllarda yapılmıştı kutlu mekân. İlim kokusu her tarafı sarmıştı yine, hemen orada meftun bir âlim daha Ahmed el-Cezeri. Kırmızı Medreseye de selam vermeden geçmedik, sürdük yüzümüzü secdeye. El-hamd…

Hiç mi ibret almazsınız?

***

Eski camilere bu ismi verirler. Fakat ben eskimeyen demeyi tercih ediyorum. Ulu Camimizde bunlardan biridir. Kapıdan girince tatlı bir delikanlı “Kim bunlar?” dercesine bize bakmıştı. Bende, “ne tatlı çocuk” derken dikitimi elinde ki Gül çekti. O kadar saf, güzel ve temizdi ki aslan parçası, elindeki gülden farkı yoktu. Eee o kadar gelip de selam vermemek olmaz dedik ve yine eğildik huzur-u ilahide. Amin. Fakat çıkışımızda ilginç bir olay oldu, gül yerdeydi… peki ne oldu o gül’e… (O da bizde kalsın…)

Hiç mi ibret almazsınız?

***

O gün yine sokakları boşaltmıştı zalimler güruhu. Zalim bu ne yapar ki başka, tehdit, hainlik, zulümat vs.vs.vs. ama biliyor musunuz dostlar, çocuklar yine de oyun oynuyorlardı. Birlikte bile birkaç dakika da olsa top oynamak nasib oldu. Hamdolsun…

Çocuk her yaşta çocuktu işte, CİZRE de bile. Adını duyduğumuz da ön yargılarımızın nirvana olduğu, korktuğumuz, çekindiğimiz ve daha nice hallere girdiğimiz CİZRE de olanlar bunlar. Kutlu yerlere gitmemde vesileci arkadaşım şu cümleyi kullandı bana “Buralara çok geç kalmışız…” Kim bilir…

Değeri tartışılmaz gençler, Âlemi-i İslam olan her yer bizim. Âlem-i mazlum olan her yere ise ulaşmak görevi de bizim. Aklımızda, gönlümüzde var ise Önyargı denilen zillet, silelim olur mu? Sabit fikirler var ise yok edelim olur mu? Eğer bizler değerlerimize sahip çıkmazsak, değerlerimizi bizden alırlar. Ve değersiz kaldığımız gibi, değerimiz de kalmaz. Kimin huzurun da mı?

Cevabı biliyorsunuz…

“Mevlamız ibret almamızı nasib eylesin” duası yerinde olur sanırım…

Amin…Amin…Amin…

O’na Emanetsiniz…