Şiir okurum, duygulandığımda.
Şiir okurum, mutluluğumda.
Şiir okurum, aşıklığımda.
Şiir yazarım, sen olduğunda.

Şiir ki, hayatımızda hep var… Okula başladığımızda öğrenmez miyiz ilk şiirimizi. “KORKMA” diye…

Peki… Nedir bu şiir? Nereden gelmiştir? Bir göz atalım o vakit.

Şiir insanoğlunun bütün evrelerinde var olan, duygu ve düşüncelerini anlatan ahenkli türlerdendir. Bilinen ilk şiirimiz ise MÖ 119’da Hunlara ait bir ağıttır. Bu döneme biz İslamiyet öncesi diyoruz ve şiirlere de dörtlükler halinde rastlıyoruz.

Bilinen ilk Türk şairimiz ise Aprın Çur Tigin’dir. Şiirlerini Uygur Türkçesi ile kaleme almıştır. Genellikle lirik (aşk) konular işlemiştir.

İslamiyetin kabulü ile beraber şiir türleri de çoğalmış ve bu tür daha da rağbet görmüştür. Bu dönemde ise bir çok şair Peygamber Efendimiz’e (sav) methiyeler düzmüş, onun güzelliğini yazmışlardır.

Kur’an da Şuara süresi diye bildiğimiz, “Şairler” manasına gelen surede Allah’ımız onlar hakkında şöyle söylemiştir;

“224. O şairlere gelince; onlara azgınlar uyar.
225226. Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve yapmadıklarını yaptık dediklerini görmez misin?
227. Ancak inanıp yararlı iş işleyenler, Allah’ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında haklarını alanlar bunun dışındadır. Haksızlık eden kimseler nasıl bir yıkılışla yıkılacaklarını anlayacaklardır.

Bir nevi, “Kalemini iyiye kullananlara ne mutlu ki mükâfatlandırılırlar. Ancak kalemini kötüye kullananlar ki, vay onların haline…” manasını çıkarmakta mümkündür.

Bir de en çok dikkatimi çeken olay  Peygamber Efendimiz’in (sav), Medine’ye Hicret ettiği vakittir… Halk hep bir ağızdan sevinç çığlıkları, zılgıtlar ve ANİDEN zuhur eden bir İLHAMLA ağlaşarak hep bir ağızdan söylemeye başlar;

Talaal bedru aleyna….

Ay doğdu üzerimize,
Veda tepesinden,
Şükür gerekti bizlere,
Allah’a davetinden!

Bu şiir ki ne güzel, ne hikmetli, ne kıymetli… Söz söyleyemezsin..

Dönelim tarihe…

13.yy’dan itibaren ise dilde ağırlık başlamıştır. İşte  bu dönemin kurucusu Hoca Dehhani’dir. Divan Edebiyatı 19.yy’a kadar devam etmiş ve bir çok “Şair Padişah”a ev sahipliği yapmıştır.

Şiir de insan gibi zamanla değişmiştir. Dil değiştikçe sadeleşmiş, yenileşmiştir. Fakat duygu hep aynıdır. Yazan, yazdığına hep sadıktır.

İşte şiir Millattan Önce başlamış ve günümüze kadar gelmiştir. Hiç ışığı sönmemiş, ihtişamını yitirmemiştir. Bu sebepten değil midir ki, bugün “Dünya Şiir Günü”dür.

Var mısın sen de bugün, sevdiğine bir şiir armağan etmeye?

Yazan, Ayşenur Gültürk