Yaşadığımız çağda, Sinema’nın (dizi sektörü de dahil…), etki olarak, beyinlere, kalplere, gözlere, evlere ve daha hayatımızın bir çok alanına tesiri tartışılmaz bir gerçektir.

“Peki, bunun sebebi nedir?” sorusu, hemen aklımıza geliyor ve gelmeli de.

Cevap ise bellidir; her bireyin bakış açısına göre değişir.

Öyleyse, bizim ilk olarak aklımıza gelen; “Artık veya maalesef, etrafımızda yaşananlara, olmuşlara izleyici olarak kalmamız olabilir mi?” sorusu, cevabımız olsun.

Öyleyse, Kısa bir etimoloji yapalım…

1800’lü yılların sonlarında denemelerine başlanılan, 1900’ler başı ile, yapıtlar gerçekleştirilen bir sektördür, SİNEMA. Zaman içerisinde büyük maliyetler ayrılarak, özellikle hakimiyeti elinde bulundurmak isteyen ülke ve güçlerin eli ile çıkış amacına ulaşmıştır. Tabi ki mevzu bahis sinema olunca ve dahi, bugün gelişen dizi sektörü, en önemli esntrüman, SENARYO’dur…

Bu ulaşım aracını en iyi, en fazla ve dibine kadar kullananların, ellerinde o kadar çok senarist vardı ki, arayış içine girmeye, yarışmalar düzenlemeye ihtiyaçları yoktu.

Bilinen en ünlü senaristler arasında; C.Darwin, K.Marx, S.Freud, F.Nietzsche ve daha bir sürü isim sinemaya, yok yok pardon bu isimler bilim insanı idi sanırım, karıştırdım herhalde, özür dilerim…

Şöyle toparlayalım; Bu isimlerin aklını, inancını, fikrini, idea’sını vs. vs. vs. benimseyen kişi ve kişiler zaman içerisinde zaten yapılması isteneni yaptılar.

Ve, yapıyorlar.

Ve, yapmaya da devam edecekler…

Türkiyemizde de durum pek farklı değil aslında. Belli başlı zihin ve zihniyetlerin güdümünde olan sinema, dizi sektörü ve görsel birçok alan, ümmetin, milletin, aklına, gözüne, gönlüne, “Güdümlü Füzeler” gönderiyorlar.

Bu, senorya görünümlü füzeler, o kadar çeşit çeşit ki, kısa ve öz örnekler vermek gerekir ise;

“Ahlak ve Allah’tan bîhaber”,

“Masum Aşkı, meşke çevirme”,

“Tarihi değerleri yerin dibine sokacak negatif ve etik olmayan yaklaşımlar” ile ilgili bir sürü yapıtlar.

Dikkat edelim, eser değil, yapıt… ( Yarın esamesi dahi okunmayacak…)

Uzun lafın kısası, sinema, dizi, belgesel, televizyon ve radio programları vb. iletişim araçlarını etkili ve iyi kullanarak, kalitemizi arttıran projeler geliştirmeliyiz. Senaryo konusu ve gerekli diğer enstrümanlar ise, o kadar çok ki, bunu çok iyi biliyoruz ve anlatmaya gerek duymuyoruz. (şimdilik…)

Fakat bu duruma rağmen, stres yok inşaallah. Yaşama ve Tarihe yön veren bu aracın farkında ve şuurunda, bilincinde ve kalitesinde “Oyuncu, Yönetmen, Senarist…” “ADAM”lar geliyor…

Dua edin ve Bekleyin…

Yazan, Ahmet Gazi Ayhan Aydın