“Hayat, böyle bir şey işte.

Kalbinizden girip tüm hücrelerinizi ele geçiren bir sızıdır zaman.

Sızıdır sizi zamanın içinde asılı tutan.”

Böyle başlıyor zulme direnen yiğit kadınların öyküsü. O güne dair neler yazıldı, yazılacak bilinmez belki. Ama bu kitap bizi bir başka hale sokacak, o günlerde yaşananlara dair.

Kah “Koca kız”ı okuyacağız, kah “SRYY” ablayı. “Sevemedim şubatları” diyeceğiz belki de okuduğumuz her satırda…

niçin böylesin sen?”

“Çünkü insanım…”

“Bu direnci nereden alıyorsun?”

“İçimdeki saklı kitaptan ve ruhumun gezindiği yerlerden…”

Bu satırları okuyalı tam 3 yıl olmuş. Hangi ruh ile yazmışım, anlatmaya kalem de yetmez kelam da diyerek, paylaşıyorum siz canlarla:

Bu nasıl Bir iddia?

İspat istiyor mu?

Peki, ispatı ne?

İspat gerekli mi?

İnsanım ben, YETMEZ mi…

Bazen hayvandan aşağı…

Bazen meleklerden yukarı…

İnsanım BEN…

( ama kendime soramadan edemiyorum; “Nasıl insanım ben?…” )

“Kadınlar, unutmak için, keserler saçlarını…” öyle diyordu Sibel abla ( Eraslan).

Şimdi önce kitabı okuması sizden, sonra peki ne oldu bu ablalara sorusunu sormak yine sizden…