Düşüncelerini toprağa gömersin bazen…
Bazen içine, içinde büyür belki..
Belki de ölür sen bilmeden
Böyle başladı şiirine. Devamının gelmesinin çok da bir önemi yoktu. Anlatılmak istenen o üç satıra da sığmıştı aslında. Bunun dışında yazılacak her şey onu gölgelemekten başka bir işe yaramayacaktı. Uzun zaman zaman oldu ve kendisine rağmen tozlanmış sayfaları yeniden karıştırdı. Bir şeyler bulabilmek umuduyla yapıyordu bunu tabi. Ama Öyle uzun süre hapsedilenlerin gün yüzüne çıkması sanılanın aksine kolay olmazdı. Saklı kalmışların böyle bir de adeti vardı…Nerden bilebilirdi… Büsbütün de kör olmak istemedikendine..Düşüncelerinin arasında kaybolmuşları çıkarmak zordu. Yani eskilerde. Şimdi ise beynininiçindeki türlü kafeslerden kurtulup dadilinden dökülmek için hizaya giriyordu kelimeler.Bu sefer söylüyordu işte söylenmek istenileni.
Çok seneler geçti, çok takvimler eskidi duvarda.
Mevsimler bile değiştisonra…sonratomucuklar dondu, yapraklar ordan oraya savruldu… Böylece geçip giden birbirinin aynısı gibi ama asla aynı olmayan günlerden bahsediyordu..Bin tane kandil yaktı sonra içindeyetmedi eviniaydınlatmaya.. Bitirdi kendiyle olan savaşını…Sonuçta kazansa da mağlup kaybetse de. Bazı şeyler değişmezdi. Cümleleri süslemekten vazgeçti. Derin anlamlar içeren şeyler çok bir şey ifade etmezdi artık..bu yüzden ilk defa sığ olmak istedi.
Yazan, Sümeyye Ercan ( Ankara )