Anlamını dahi bilmeden şahit olmuştum darbe dediklerine. Oysa birçok darbe görmüştü eskimezler. Anlattıklarına bakılırsa pek de iyi bir şey değildi. Belki de bu seferki biraz farklıydı.
“Bu ülkeyi sen mi kurtaracaksın?” diye sorduğumuz adamlar, kurtardı ülkeyi. Gerek tankın önüne yatarak, gerek doğrultulan namlulara bedenlerini siper ederek. Gerekse otuz kurşun yiyerek kurtardılar ülkemizi koca yürekli adamlar. Düşününce şaka gibi geliyor ama evet bu ülkeyi biz kurtardık. Artık gönül rahatlığı ile “Bu vatan bizim!” diyebiliriz. Bu vatan bizim, yedirtmedik, yedirtmeyiz hainlere!
O gece. 15 Temmuz 2016. Herkes evinde huzurla oturuyor. Bazıları televizyon başında, bazıları telefon. Her zamanki gibi. Ve ilk defa işe yaradı o işe yaramaz aletler. İlk defa doğru zamanda şarjları doluydu ve doğru kanal açıktı. Her yerde “SON DAKİKA” yazısı ve bunun bir kalkışma olduğunu söyleyen başkanımız vardı. Ve herkes ayaklandı. “Ya başarırlarsa?” dedi ve korktu. Korktuk! Sonra Akif’in mısraları geldi aklımıza. “Korkma!” diyordu Akif. “Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak.” Korkmamalıydık, korkutmalıydık hainleri. Herkes dışarı çıktı o gece. Yediden yetmişe herkes sokaktaydı. Kendi uçaklarımız bize bomba atıyor, kendi tanklarımı üstümüze sürülüyor ve kendi askerlerimiz bizi derinden yaralıyordu.
Cihat ezanları, salâ sesleri gökleri inletiyordu. Sürekli artıyordu sayılar, “En Sevgili” ye ulaşanlar, şehadete yükselen garipler. Geride kalanlara bir vatan bıraktılar. Onlar ne şanslı, ne mübarektiler ki şehadetle ödüllendiler o gece.
Çok şehit vermiş, çok sayıda iyi insan kaybetmiştik. Öğrenmiştik sonrasında birlik olmayı. Birlik olunca aşamayacağımız engel olmadığını. Ve yine öğrenmiştik ki düşmanımızı beklerken bizi en yakınımızın vurabilecek olmasını.
Yazan, Hilal İşeri ( Bakırköy Anadolu İmam-Hatip Lisesi / 11-C )