“Uhud bir dağdır. O bizi sever, biz onu severiz…” böyle diyordu Allah Rasulü (s.a.v.).
Burada anlatılmak istenen neydi?
Yine bir sürü soru, sorular silsilesi aklımızda…
Acaba, mekanın dağ olması, taş olması, gücü ve kuvveti temsil etmesi miydi?
Yoksa mekanda, bir ders, bir ibret, bir hatırlatma mı vardı? Sevgiye ve takdire şayan…
Aynı söz, “İstanbulun fethi” hadis(es)inde de karşımıza çıkıyordu.
Övgü vardı, Feth edene, Kumandanına, Askerine, belki Feth etme yolunda ve gayretinde olana da.
Feth zaten güzel ve özel olandı, feth edilen de öyle olmalı değil miydi? Feth eden de zaten, değerini fethinden alıyordu. Fatih olmak, fethinde ki öneme göreydi demek ki…
Ya Çanakkale’ye ne demeli…
Kur’an ile yoğrulmuş bir hakikat şairine, er meydanını, cenk meydanını Bedir’e benzettiren, askerlerini de Bedrin aslanları diye tasvir ettiren neydi?
Kollarını, gönlünü açan ve bekleyen nasıl bir Peygamber oluyordu. Hemde Peygamberi Zişan Efendimiz. Burada ki Hikmet neydi…
Mekkede, Medine müdafaasında, Filistinde, Gazzede, intifada kıyamında, Afgan dağlarında, Çeçenyada, Bosna Hersekte ve dahi sayıları sayılmakla bitmez İslam Beldelerinde, coğrafyalarında olanlarla, anlatılmak istenen neydi?
Hak ve Hakikat sözü, Rasûlullahın sözü, acaba “İstanbul bir şehirdir, Gazze bir şehirdir, Çanakkale bir şehirdir, o bizi sever, biz onu severiz…” olabilir miydi?
Neden olmasın?
Bir ibret vardı, bu sözde…
Ses veriyordu şehirler bize, konuşuyordu adeta. Mekan İşaret ediyordu bize, Önemini…
O zaman ses edene, ses vermek edebtendi ve dahi ibrettendi de aslında…
Vahiy bize kavimlerden, şehirlerden bahsettiğinde, bunlardan ibret alın diyordu, değil mi?
Peki, Ya Rab…
Emredersin…
Öyleyse güncellemek düşer bize, anlatılmak isteneni, ibreti…
Milletin, Devletin Bekâsına, kast eden zalimler ve hainler sürüsü. Biz ölümden korkmayız ki ölümle korkutmaya çalışıyorsunuz.
Yeni fitneler bulun…
Biz, kapattığınız, işgal ettiğiniz yerleri, yüreğimizle, bileğimizle söküp açmaya geliriz üzerinize. Elinizden geleni, ardınıza koymayın.
Korkun… Kaçın… Saklanın…
Ve galib olan Allah bizimle. Kazanan biz olacağız, İmanımızla ve elimizdeki imkanımızla…
Yolları, Köprüleri mi kapattınız, biz köprüyü severiz, Köprü bizi…
Semtleri, mahalleleri mi işgal ettiniz, biz semtimizi severiz, semtimiz bizi…
Şehirlerimizi mi ele geçirmeye, peşkeş çekmeye çalıştınız, biz Şehirlerimizi severiz, Şehirlerimiz bizi…
Milletimize mi kast ettiniz, biz milletimizi severiz, milletimiz bizi…
Devletimize harb mi ilan ettiniz, biz devletimizi savunur severiz, devletimiz bizi…
Bizden olanları, bizi biz yapanları, bizi Şehid mi ettiniz, biz Şehidlerimizi severiz, Şehidler bizi…
İslama mı tüm bu vahşi, hain, alçak tavırlarınız, biz İslamı severiz, İslam bizi(m)…
Peki sizi kim seviyor, sever?
Yarın mahşer gününde korkudan ilk önce, satışı yapacak olan, Şeytan mı?
Unutmayın !!!
Bugün ve sonra, İzzet ve Şeref bize, zillet size,
Şehadet ve Şahidlik bize,
Geberip Cehennem yakıtı olmak size,
Sizin için yaşasın Cehennem,
Hem Dünyada, Hem Ukbâda…
Yazan, Ahmet Gazi Ayhan Aydın