Mehmet Âkif ERSOY, 1873 yılının aralık ayında İstnabul’da, Fatih ilçesinin Karagümrük semtinde Sarıgüzel mahallesinde dünyaya geldi. İlk öğrenimine Fatih’te Emir Buhari Mahalle Mektebi’nde o zamanların adeti gereği 4 yıl, 4 ay, 4 günlükken başladı. 2 yıl sonra iptidai (ilkokul) bölümüne geçti ve babasından Arapça öğrenmeye başladı.1882’de Ortaöğrenimine Fatih Merkez Rüştiyesi’nde başladı. Bir yandan da Fatih Camii’nde Farsça derslerini takip etti. Dil derslerine büyük ilgi duyan Mehmet Âkif, rüştiyedeki eğitimi boyunca Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızca da hep birinci oldu. Rüştiyeyi bitirdikten sonra babasının desteği sonucu 1885’te dönemin gözde okullarından Mülkiye İdadisi’ne kaydoldu. 1888’de okulun yüksek kısmına devam etmekte iken babasını kaybetmesi ve ertesi yıl büyük Fatih yangınında evlerinin yanması aileyi yoksulluğa düşürdü. Artık bir an önce meslek sahibi olmak ve yatılı okulda okumak isteyen Mehmet Âkif, Mülkiye idadisi’ni bıraktı. O yıllarda yeni açılan ve ilk sivil veteriner yüksekokulu olan Ziraat ve Baytar Mektebi (Tarım ve Veterinerlik Okulu) kaydoldu. Başta güreş ve yüzücülük olmak üzere uzun yürüyüş, koşma ve gülle atma yarışlarına katıldı; şiire olan ilgisi okulun son iki yılında yoğunlaştı.
Mektebin baytarlık bölümünü 1893 yılında birincilikle bitirdi.
Mezuniyetinden sonra Mehmet Âkif, Fransızcası’nı geliştirdi.
6 ay içinde Kur’an’ı ezberleyerek Hafız oldu.
Okulu bitirdikten hemen sonra Ziraat Bakanlığı’nda (Orman ve Ziraat Nezareti) memur olan Mehmet Âkif, memuriyet hayatını 1893–1913 yılları arasında sürdürdü.
Şairin orduya ithaf ettiği “İstiklal Marşı”, 17 Şubat günü Sırat-ı Mustakim ve Hakimiyet-i Milliye’de yayımlandı. Hamdullah Suphi Beytarafından mecliste okunup ayakta dinlendikten sonra 12 Mart 1921 Cumartesi günü saat 17.45’te ulusal marş olarak kabul edildi. Âkif, ödül olarak verilen 500 lirayı Hilal-i Ahmer bünyesinde, kadın ve çocuklara iş öğreten ve cepheye elbise diken Dar’ül Mesai vakfına bağışladı.
1936 yılında hastalanması dolayısıyla hava değişikliği iyi gelir düşüncesiyle önce Lübnan’a, sonra Antakya’ya gitti. 17 Haziran 1936’da tedavi için İstanbul’a döndü. 27 Aralık 1936 tarihinde İstanbul’da, Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı’nda hayatını kaybetti. Edirnekapı Mezarlığı’na gömüldü. Cenazesine resmi bir katılım olmadı ancak üniversiteli genç bir topluluk katıldı. Mezarı iki yıl sonra, üniversiteli gençler tarafından yaptırıldı; 1960’ta yol inşaatı nedeniyle kabri Edirnekapı Şehitliği’ne nakledildi. Kabristanda sağ ve sol yanında bulunan, Süleyman Nazif ve arkadaşı Ahmet Naim Bey’in arasında yatmaktadır.
Allah onlardan razı olsun.