Yuvasına, Vatanına, Yüreğine ateş düşen Mazlum, bir gün o ateşi söndürmeye çalışırken zalimle karşı karşıya gelir. zalimin ona, acır ve ukala ve hain gözlerle baktığını hisseden Mazlum, dayanamaz ve gönlündekileri dile döker;
Mazlum: Hey zalim, neye bakarsın öyle, yaptıklarına mı, yıktıklarına mı?
zalim: (Gülerek) Acıyorum, bu halinize, yazık yazık.
Malzum: (Tebessüm ederek) Acımak mı? Yanlışın var, gönlünde sevgi olan, merhamet olan, iman olan, acır, yanar, ağlar. Bu saydıklarımın hiç biri sende yok. Aslında, asıl acınılası durumu olan sensin, ama farkında değilsin…
zalim: (Sinirlenerek) Sen nasıl bana acırsın, bak, hangimiz düşmüş durumda? Hangimiz ekmeğe, suya muhtaç? Hangimizin, yardıma ihtiyacı var?
Mazlum: Tüm bu saydıkların senin avuntun. Sen bana, bize zulm ederek, yükselebileciğini, büyüyebileceğini, güç sahibi olabileceğini sanıyorsun. Ama yine bilmiyorsun “Zulm ile Abad olunmaz”. Yardım dedin bir de, bizim yardımcımız da, yarimiz de Allahtır…
zalim: (Şaşkın ve Korkak gözlerle) Biz de Allah’a inanıyoruz, bizim de Allahımız var.
Mazlum: Evet, haklısın. Sizinde Allah’ınız var. Ama şu farkla, sizin Allahınız; Para, Mal, Mülk, Makam, Unvan, Güç, Kaos… Farkında olmadığın bir şey var yine, aslında tüm bunlara Allah değil, ilahlar denir. Siz kendi yaptığınız, uydurduğunuz ilahlara tapıyor ve inanıyorsunuz. Ve kurtarıcınızın o olacağını sanıyorsunuz…
zalim: Tüm bu saydıkların sende olsa, senin de ilahların olur. Fena mı?
Mazlum: Allah birdir. Allah birdir. Allah birdir…
zalim: Öyle diyorsan öyledir…
Mazlum: Şimdi sen cevap ver bakalım soracağım sorularıma… Sizin ne işiniz var burada? Suriye de? Gazze de? Afganistan da? Afrika da? … İslam olan, masum ve mazlum insan olan her herde, neden siz ve sizler var?
zalim: Bizim tek derdimiz dünya da Barış. Birlik. Kardeşlik.
Mazlum: Hadi, bir kereye mahsus gerçekleri dile getir… Neden buralardasınız? Neden yakıyor, yıkıyorsunuz?
zalim: (Gülerek) Peki tamam, dediğin olsun. Ne kaybederim ki, dile getirmekle. Seni kim dinler, ne yapabilirsin öğrendiklerinle…
Mesela; Biz silah yaparız. Kendimizi savunmak için. Ya da hizmetimizde olanları, olmasını istediklerimizi savunmak için. Tüm bunlar olmasa, yaptığımız silahları nereye satacağız? Nerede kullanacağız yada kullandıracağız… Bizden çooook uzaklarda dahi olsa, almak istediklerimizi nasıl alacağız, silahlar olmasa.
Sonra, biz ilaç üretiriz. Hastalıklar olmasa, yaymasak, nerede satacağız, kime satacağız. Siz olmasanız, nasıl yeni yeni deneyler yapacağız. Önce hastalığı yayacağız ki, bizden ilaç almaya muhtaç olun…
Biz yapıtlar yapmak için, şehirler kurmak için, yeni yeni ülkeler üretmek için, bu dediklerinin hepsini yapmalıyız. Güç ancak böyle bizim elimizde olur. Biz ancak böyle daha çok daha çok kazanırız.
Bizden duyacağın bir söz vardır her zaman; “Böl, Parçala, Yut veya Yönet…”
Tüm bunlar senin beğenmediğin, iman etmediğin ilahlar ile olur…
Mazlum: Bu anlattıklarını zaten hepimiz biliyoruz. Asıl bildiğimiz ve sizin bir türlü dile getirmediğiniz bir şey var. Onu söyle bana. Hadi bakalım…
zalim: Anlamadım seni… Başka ne olabilir ki, sizden istediğimiz veya burada olma sebebimiz.
Mazlum: Gerçekler demiştik. Siz ve sizlere uygun bir şey değil ama, söz verdin, tut…
zalim: Peki, tamam senin inadından başka türlü kurtuluş yok herhalde.
Mazlum: İnad değil bizim ki, İNANÇ…
zalim: Tamam, tamam…
Sorunun asıl cevabı şudur; BİZİM TEK DERDİMİZ “İSLAM”.
Sizin dininiz “İSLAM” yüzünden biz istediğimizi yaşayamaz olduk. Bize Çok ağır geliyor sizin dininiz. Biz de yeni, dinler, inançlar, peygamberler, ilahlar ürettik, yeniden bir dinler tarihi yazmaya kara verdik. Şunu iyi biliyoruz ki, manasını anlayamadığımız, anlamlandıramadığımız bu din “İslam” yüzünden, sizi ne kadar öldürsek, yok etsek, yaksak, yıksak, parçalasak sonuç olmuyor. Sizden bir alsak, bin doğuyorsunuz. Ama biz, bugün 21.yy da yaşayan bizler, atalarımız gibi beceriksiz değiliz. Sizi sizin inancınız ile, değerleriniz ile vuracağız, yok edeceğiz ya da itaat ettireceğiz…
Mazlum: Heh. Sonunda dile getirdin.
zalim: Ne kazandın anlamadım. Ama ilgilenmiyorum da. Başka bilmek istediklerini de sor hadi, bizi her zaman böyle cömert göremezsin…
Mazlum: Peki, kendinizi bir hayvana benzetecek olsanız, ki daha aşağısınız, neye benzetirdiniz?
zalim: (Gülerek) Hakarete başladık sonunda. Aferin öfkelen ki, hata yap, itaat etmek zorunda kal.
Mazlum: Hakaret değil, Hakikat. Biz nerede Öfkeleneceğimizi, nerede güler yürekli olacağımızı iyi biliriz. Bilmezsin ama tüm bunlar “İslam” sayesinde…
zalim: Kesin öyledir… Soruna cevap ise, tabi ki Aslan. Bazen Kartal olmuşluğumuz da vardır. Biz gücüz çünkü…
Peki sen bizi neye benzetiyorsun veya benzetirdin?
Mazlum: Ben sizi yine sizin uydurduğunuz bir şeye benzetirdim. Hem Hayvandan da aşağı olmalı değil mi?
zalim: Nedir o?
Mazlum: Vampir… Şekil gözetmeksizin, canı olan her şeyin kanın emen, ölümsüzlük hayali kuran, insandan üstün olduğunu sanan vs.vs.vs. başka uydurma varlık gelmedi aklıma… Hem Hayvandan da aşağı olmalı değil mi?
zalim: (Gülerek) Heh bu da olur. İyi buldun…
İşte öğrenmek, duymak istediğin gerçekler. Başka söylemek istediğin bir şey yok ise, benim ilgilenmem gereken, senden daha önemli işlerim var…
Mazlum: Sana senin bildiğin ama inanma şerefine nail olamadığın İslam’dan bir şey söylemek istiyorum. “ALLAH ZALİMLERİ SEVMEZ…”
KAYBEDECEKSİNİZ…
Haydi şimdi var git yoluna…
***
Ve zalim, mazlumun vakur ve iman dolu yüzünün, duruşunun olduğu ateşe verdiği yerden, kaçarcasına uzaklaşır. Çünkü zalimlerin en iyi becerdiği şeydir, ardlarına bile bakmadan kaçmak, korkmak…
Ama yine karşılaşacaklardır, unutulmasın…
Bu sebeple söz biterken, şehid ve şahidlere selam olsun duası ile, bize, bizlere Güneşin yeniden doğacağı güne kadar diyoruz ki; “Bize Sefer emredildi. Zafer ise Allah’tandır…”
Yazan, Ahmet Gazi Ayhan Aydın