Tarih 23 Haziran 1910’u gösteriyordu. Sırat-ı Müstakim gazetesinde Kur’an şairi Mehmet Akif Ersoy, Peygamber şairlerinde Kâ’b bin Züheyr’in efendimize yazdığı meşhur kasidesi olan “Kaside-i Bürde” olarak bilinen, aynı zamanda “Bânet Suâd” diye anılan kaside hakkında “Hangisi Şiir” başlıklı bir yazı yazmıştı.
Dünya şiir günü mana ve önemine binaen o yazıyı günümüz türkçesine çevirisi ile paylaşıyoruz.
Buyurunuz;
HANGİSİ ŞİİR?
Arap edebiyatı ile biraz aşinalığı olanlar Kaside-i Bürde diye tanınan Banet Suad adlı lirik şiire,mümkün değil ilgisiz kalamazlar.
Hazreti peygamberin iltifaına mazhar olan bu beliğ şiir sahabeden Ka’b bin Züheyr’indir ki babası da Arap’ın en sağlam şairlerindendir. Hatta Hz. Ömer kendisine “En büyük şair kimdir?” diye soruldukça “(ve men, ve men) diyendir.” diyerek Züheyr’e ima edermiş. Çünkü Züheyr’in muallakasında (و من هاب اسباب المنايا ينلنه) mısraıyla başlayan altı yedi beyit vardır ki her birinin başında “ve men” vardır. Arap’ın eski şiir’i, daima tabiat tabloları, bedevilik dünyası tasvir edilerek hikmete ender olarak tercümanlık ettiği için, Hazreti Ömer besbelli bu sözlerde bir özellik görürmüş ki pek beğenir, daima okurmuş.
Bilinmelidir ki Ka’b’ın öldürülmesine hüküm verilmişken Peygamberin huzuruna çıkıp merhametine sığınarak okuduğu “Banet Suad” kasidesi sayesinde affa ererek bilgice, erdemce büyük sahabeler arasına girmiştir. Şiire Kaside-i Bürde denilmesine sebep de sahibi tarafından okunurken Muhterem Resul’ün temiz omzundaki hırkayı çıkarıp şaire bağışlamasıdır.
Bazıları Kaside-i Bürde’yle Kaside-i Bür’e’yi birbirine karıştırıyorlar. Evet, (امن تذكر جيران بذى سلم) mısraıyla başlayan şiir de Hazreti Peygamber hakkındaysa da şairi olan imam-ı Buseyri, Asr-ı Saadet’i idrak edemediği için tabii Ka’b gibi şiirine caize olarak hırka alamamıştı. Ancak bu şiiri yazdıktan sonra çoktan beri müzmin bir hastalıktan şifa bulmuş da onun için kasidesine Kaside-i Bür’e adını vermiş, diyenler vardır. Bundan dolayı bür’e ile bürdeyi ayırmalıdır.
Kaside-i Bürde’nin çeşitli şerhleri vardır ki bendeniz bir iki tanesini gördüm. Zaten şerhleri olmasa şiirin çok yerini biz Türkler şöyle duralım, Araplar da kolay kolay anlayamazlar. Hatta Muhterem Peygamberimiz kaside okunurken geçen bazı kelimeleri sahabeye sormuşlar, bilen olmayınca kendileri açıklamışlardır.
Gariptir ki geçmişteki büyükler bu seçkin şiiri şerh için koca koca kitaplar yazmış, birçok dil ve edebiyat inceliği göstermişken asıl dikkat çekilmesi gereken bir inceliği geçmişlerdir. İhtimal ki benim görmediğim şerhler de vardır; fakat gördüklerimde rastladığımı hatırlamıyorum.
Ka’b şiirinde sevdiği Suad’ın kendisini bırakıp gittiğinden tutturarak arkasından yetişmek için nasıl bir deveye binmesi gerekeceğini uzun uzadıya anlattıktan sonra bir girizgâhla Peygamber’i övmeye başlıyor. Bir aralık “Peygamber öyle kınından sıyrılmış bir ilahi kılıçtır ki karanlıkta kalanlar onun ışığıyla yol bulurlar anlamındaki……………” anlamındaki
ان الرسول لسيف يستضاء به
مهند من سيوف الله مسلول
beytini okuyunca Hazreti Resul cevherinin saflığını nazarlardan örten kınını yarıp çıkmış bir kılıç gibi hemen temiz hırkasından sıyrılıp çıkarak beyitte anlatılanlara her şekilde tam olarak uyduklarını göstermişlerdir. İşte şerh ediciler hazreti Peygamber’in tam bu beyit okunduğu zaman mübarek hırkalarını çıkarıp Ka’b’ın üzerine attıklarını söylüyorlar da bundaki inceliğe dikkat çekmiyorlar. Bana öyle geliyor ki hiçbir şair böyle kıymetli bir armağan almamıştır. Acaba hangisi daha şiir? Kaside mi, armağan mı?
Sırat-ı Müstakim, 23 Haziran 1910
Kaynak Link: http://www.osmanligazeteleri.com/yazarlar/mehmed-akif-ersoy/tesbih/32/