Kader neydi ya da imtihan?

Allah sevdiğine neden dert verirdi ya da dağına göre kar?

Kar olmasa dağ yine dağ olmaz mıydı? Galiba olmazdı yada olurdu… Olur ise benim olan dağım bu kadar büyük mü? “Ben büyük dağ istemiyorum” desem bu korkumdan mı bilemiyorum, gülünç olurum düşünürken bile değil mi?

Aslında düşününce de mevcut olan tüm fikir ve kararlarım hep bir imtihan sonucu kazındı benliğime. Bir yerde beni ben yapan, güçlü, hassas yapan o zaman bu imtihanlar. Aslına bakarsak olmuş olanlar, olmakta olanlar düşününce çokta kötü değil, bana kattıkları ya da benden götürdükleri…

Götürdükleri  zamanla geri gelir mi? Bence gelmez, demek geçiyor içinden, boşverelim gelmesinde (diyelim şimdilik). Ben zamanla bu beni severim, eminim. Aslında sevmeliyiz de yeni hallerimizi yoksa nasıl çıkacağız bu işin içinden değil mi?

Konuyu açmak ve kapamak arasında gelsin bir soru daha “Sahi dünyanın sana dar geldiği oldu mu?”. Koskoca dünya bana bazen bir zerre oldu, küçücük geldi gözüme.

Allah bana bu imtihanla ne kazandırdı biliyor musun? Dünyanın gerçekten küçücük olduğunu. Sahi söylüyorum saatlerce yolculuk yaptığınıza bakmayın nereye giderseniz gidin yine insan kendinden gidemiyor ve küçücük dünya o da geliyor ardından.

Galiba karın dağa verdiği su gibi imtihanın da insana verdiği  benlik bu oluyor. Yine de şükür diyelim, en azından kar veriyor. Ben bana verileni sevdim, sizde sevin.

Unutmadan! Kendinden kaçabildiğin bir yer bulursan bana da haber et…

Yazan, Zeliha Günültaş