Bismillahirrahmanirrahim
Sözlerime selamların en güzeli olan Allah’ın selamı ile selamlıyorum. Allahın selamı rahmeti ve bereketi hepimizin üzerine olsun.
İdeal devlet meselesini iki başlık altında inceledim. Kısaca başlıklardan söz etmek istiyorum: ilk olarak ideal devlet anlayışında pragmatizmin yeri, daha sonra ideal devlet anlayışında erdem ve ahlakın konumundan söz edicem.
İdeal devlet anlayışında pragmatizmin yeri söz konusu olduğunda en belirgin isim olarak Machıavelli karşımıza çıkmaktadır. Modern siyaset biliminin temelini atmış ve etkisi günümüzde dahi halen sürmektedir.Devlet yapılanmasında “amaca giden her yol mubahtır” ön plandadır. Bu yaklaşım Tıpkı yine batının “homo homini lupus” yani insan insanın kurdudur felsefesiyle örtüşür.
Machıavelli, yöneticinin korkulan ama nefret edilmeyen bir profilde olması gerektiğini savunmuştur.Lider, gücünü daima savaşmaktan alır ve adeta savaşmaktan haz alır.Hatta gerekirse liderin dindar görünmesi bile mubahtır.Etkili politik bir lider daima var olan acımasızlığın ve ahlaksızlığın gücü ve dengeyi koruyabilmek için gerekli olduğu söz konusudur.
Machıavellı, lider olacak kişinin antik romanın liderini şiar edinmesini öğütlemiştir. Aynı zamanda savaş sanatına hakim olursa ancak ideal bir devlet anlayışından söz eder. Bir hükümdar asıl gücünü sevilmekten çok korkutmaktan alması gerektiğini söylerken yine de kendisinden nefret edilmemesini ister. Machıavellinin bu felsefesi günümü modern siyaset ve devlet eleştirisi bakımından güncelliğini korumaktadır.
Şimdi gelelim “insanı yaşat ki devlet yaşasın ” felsefesiyle ön plana çıkan ideal devletin temel yapı taşlarından olan ahlak ve erdemi kıstas alan devlet anlayışına:
Öncelikle erdemli şehir deyince hepimizin aklına gelen Farabi ve eseri El’medinetül fadıla, bu hususta konumuza ışık tutacaktır. Zira Farabi’de devlet anlayışı ve yapılanması
“İnsan fıtrat gereği varlığını korumak ve kendisine bahşedilen kemal derecelerine ulaşmak için tek başına yapamayacağı şeye ihtiyaç duyar. Dolayısıyla ihtiyaçlarını karşılıklı olarak bir cemiyet hayatında karşılanmanın amacı bireysel ha ve hırsı tatmin etmek için değil,-ki bu bizi hedonizme götürür- insanın kemal ve olgunluğunu hayata geçirmesine imkan tanımaktır. yani cemiyet yaşamın insanın akıl ve irade sahibi bir özne olarak varlığını muhafaza etmesi ve ahlaki olgunluğa ulaşmasıdır.
Kuranı kerimi bu noktada incelediğimiz zaman “insanı yeryüzünde halife kılacağım” ayeti insanın aslında bir özne olmasının ontolojik bir delilidir diyebiliriz.
Farabi’nin eserini incelediğimiz zaman kullandığı mamur kavramı oldukça dikkat çekicidir. İmaar etmek, yeniden kurmak, yaşanılabilir kılmak anlamlarını içerir. Yani yine insanın özne olmasına delalet eder. Nitekim insanoğlunun yegane hedeflerinden biridir dünyayı yeniden imar etmek.
Bu noktada Farabi yönetici olacak kişinin edilgen değil etken olmasının önemini vurgulamaktadır. Etimolojik olarak inceleme yapacak olursak mamur kelimesiyle aynı anlam taşıyan ümran kavramı ile karşı karşıya kalırız. Zira ortak manada buluşmaları şaşılacak bir durum değil.Bir yeri yaşanılabilir kılmak orada bir medeniyetin inşasına zemin hazırlamaktır.
Farabi siyasetin temel unsurlarından özüne de adaleti ve mutluluğu ele almıştır. Toplum yaşamında sağlanması gereken temel unsur adalet ve mutluluğu sağlamaktır.
Mutluluğa ulaşmak için kurulan şehir, erdemli şehirdir. Farabi buradan yola çıkarak mutluluğa ulaşmak için el birliği ile çalışan millete erdemli millet, bütün milletleri mutluluğa ulaşmak için el birliği ile çalışan dünyaya da erdemli dünya adını verir ve böylelikle erdemli bir toplumdan erdemli dünya devletine ulaşılabilir.
Ancak bu mutluluk anlayışını incelediğimiz zaman Müslüman filozofların mutluluğa yüklediği anlam, diğer batılı hedonist filozofların yüklediği anlam birbirinden farklıdır ve bu yüzden insanla kaim olan bir hal yahut tecrübe olarak tanımlanamaz. Mutluluk dediğimiz şey haz ve hislerin üstündedir. İşte ideal devlet anlayışı buradan doğmaktadır.
Genel bir çerçeve çizecek olursak kolektif bir yaşamanın amacı metafizik bir ilkeye dayanması islam düşüncesinin temel öncülerinden biridir. Farabi, bunu siyaset felsefesine uyarlamıştır. Şöyle ki:
İnsanın yeryüzünde ki amacı kötülüğün bütün tür ve derecelerine karşı iyinin doğrunun yanında saf tutmaktır. Bunun için ise hayr ile şeri, doğru ile yanlışı birbirinden ayıracak bir idrak düzeyine ve bir Furkan’a ihtiyaç vardır.
bir devletin gayesi adalet ve mtluluğa erişmek olmalıdır. Bu mutluluk dünyaya yönelik bağımlılık ve beklentiden kurtulmakla elde edilr.
En büyük mutluluk fani ve nakıs olan maddi hazlarda değil, baki ve kamil olan hakikatlerde bulunur.
Beni sabırla dinleyen hepinize teşekkürlerimi sunuyorum.
Yazan, Mevlüde Taşar (ÇOMÜ)