“Kesin inanan (ve bilen) bir toplum için, hükmü Allah’tan daha güzel olan kim vardır! ( Maide Suresi / 50.ayet )”

Hayatımız hakkında tek tasarruf sahibi bizmişiz gibi büyük bir gafletle yaşıyoruz. Bu gaflet bizi umutsuzluğa, mutsuzluğa ve çıkmaza sürüklüyor. Hâlbuki hayatı yaratan, bizi yaratan Rabbin mutlak hüküm veren olduğu gerçeği ile yaşasak başımıza gelen her (ne olursa olsun) olaya karşı daha sağlam durabileceğiz. Umudumuz ve mutluluğumuz daim olacak bu şekilde. Aldığımız her nefes O’nun izniyleyken bizler yaşadığımız her olaya (olumlu-olumsuz) dünyevi ve fani sebepler bulup kendimizi çıkmaza sokuyoruz. Bizzat yaşadığım bir olayla anlatayım bunu;

“Allah bana bu dünyada sahip olunabilecek en güzel serveti, anneliği nasip etti yakın bir zamanda. Zorlu, imtihan dolu bir süreç geçirdim. Her günüm evladımı kaybetme korkusuyla geçti diyebilirim. Kendi üzerime düşen tüm vazifeleri yerine getirmeye çalıştım. Beslenmeme ve sağlığıma özen gösterdim vs. Bir süre sonra doktor tehlikenin geçtiğini ve artık rahat olabileceğimi söyledi. Buna rağmen her an dikkatliydim. Bir yandan da planlar yapıyor, ufak ufak hazırlıklar yapıyordum. Ama hiç beklemediğim bir anda evladım, yavrum (Hasan Benna’m) geldi dünyaya, tatil için Aksaray’a gittiğimiz günün sabahında. Onu, dört gün sonra ilk gördüğümde, bir oyuncak bebek kadardı. Bir küvezde borularla yaşam mücadelesi veriyordu. Rabbim oğluma on iki günlük bir dünya hayatı takdir etti. Ve, onu cennetine aldı bizi beklemek üzere (Cennet kuşu oldu)”.

Velhasıl-ı kelam ben Rabbimin hükmüdür deyip, acımla, imtihanımla, razı olmuşken olanlara, insanların söylemleri daha çok yaraladı beni. Oysa hükmü veren Allah’tı. Benim elimde değildi oğlumun doğumu ve ölümü. Zaten hangi anne ister ki aylarca sabırla beklediği evladının ölmesini. İnsanlarsa doğuma da ölüme de bahaneler aradı. Beni dahi suçladılar. Üzüldüm insanların düştüğü gaflete. Hayatımız Allah’ın elindeyken, hüküm veren, planların üstünde plan kuran Rabbimizken nasıl olur da insanlar sebepler sunar bize!

Bizler hayal kurar, planlar yapar ve bu yolda elimizden gelen her şeyi yapar, çaba sarf ederiz ama sonuç Allah’ın hükmüyledir. Başka bir deyişle “Biz seferden sorumluyuz, zaferden değil”. Hamdolsun ki Rabbim bu olayı da benim için zafer eyledi. Cennette benden biri var, beni bekleyen. Zaten inananlar için kaybetmek yoktur. Sabır ve kazanmak vardır.

Bu hayatımızın her anında geçerli olan bir gerçek.  Yaratan ve her şeyin sahibi olan Allah kulları için hüküm koyar ve o hüküm en hayırlı olandır şüphesiz. Bizler kul olarak bunu unutmamalıyız. “Kahrın da hoş lütfun da” diyebilenlerden olmalıyız.

Allah’ın çaba sarf eden ve sabreden kullarına her sonucu nasıl da hayırlı kıldığını görebilenlere ne mutlu… Rabbim kul olduğunu her an hatırda tutan ve bu cihette yaşayan kullarından eylesin bizleri.

Rabbinden razı olan ve Rabbinin de razı olduğu kullardan olmak duası ile…

 

Yazan, Hatice Asude Yılmaz