Hz.Mevlana şöyle der; “Ey gözyaşı, mademki gözümün kapısından çıktın, gidiyorsun, bari sevgilinin kapısına git de, başını onuneşiğine koy.”

Gözyaşı, sandığımızdan daha yakın, daha özeldir. Bir dosttur, diyebiliriz. Nice sırlarımızı omuzlayan, bütün dertlerimizi, sıkıntılarımızı hafifleten, içimize ferahlık , sakinlik, huzur veren, bizi hiçbir zaman yalnız bırakmayan, damla damla, boncuk boncuk akan, minik ama en değerli dostumuzdur. Elbette akan her bir gözyaşımız bizlere geri dönecektir,elbet ki karşımıza yeniden çıkacaktır.Rab’bimiz kendisi için dökülen her bir gözyaşı damlasına, nice güzellikler ile karşısına çıkacağımızı söylüyor. Pişmanlık, tövbe, Allah korkusu yahut da Allah sevgisi ile dökülen her bir gözyaşı, sonsuz bir rahmet olarak bizlere geri dönecektir. Gözyaşı, bizim en samimi ânımızın sahibidir. En özel sırdaş, en güzel dost ve yolumuzun en iyi yoldaşıdır. Kalbimizi temizleyen her bir damlanın anlamıdır. Mevlana’nın da dediği gibi,” İçteki kiri; su değil ancak gözyaşı yıkar.” Her ânımızda yanımızdadır. Hayata gözlerimizi ilk açtığımızda, doğduğumuzda ağladık, düştük ağladık, canımız acıdı ağladık, sevinçten, mutluluktan ağladık, ayrıldık ağladık, kavuştuk ağladık, illa ki o yaş gözümüzüm taa içinden aktı, gitti. Her anlamda hayatımızda var olan gözyaşı, diğer insanlar tarafından anlaşılmamızı sağlayan en samimi duygudur. Buna en güzel örnek, anne ve bebeklerinin anlaşmasıdır, diyebiliriz. Bebeklerin lisanı, gözyaşlarıdır. Anneler ise o lisanları, gözyaşları sayesinde aç mı tok mu olduklarını, uykusunun gelip gelmediğini, yahut ilgi, şefkat mi istediğini anlamaktadır. Anne yüreğinin en özeli ve güzeli de onlara ninni gibi gelen bebeklerinin gözyaşlarıdır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v), Allah sevgisi ve korkusuyla iki damla gözünden yaş akanlara pek çok müjde veriyor. Rahmeti, affı, bağısı, cenneti müjdeliyor. Gözyaşı insanı silkeleyen, kendine getiren, özümüze, kendimize getiren rahmettir, berekettir, tefekkürdür. Gözyaşı, sessizliğimizdir. Gözyaşı, birbirini anlamaktır.“Ağlayabilseydiniz, anlayabilirdiniz.” der ÜSTAD Necip Fazıl. Gözyaşı, duadır. Kalbimize ferahlık verir, içimizdeki öfkeyi dinginleştirir. Bizi her türlü kargaşadan, kalabalıktan uzak tutar.

Bir  de gözyaşını zayıflık olarak görenler var. Gözyaşı, asla bir zayıflık değildir. ‘Erkek adam ağlar mı?’ derler bir de. Ağlar, efendim. Bizce, insan olan herkes ağlar. Ağlamalıyız da. Yüreğimizden gelen o duyguyu, o gözyaşını asla insanların bu tabirleriyle bağdaştırıp, kendimizi kötü hallere sürüklemeyelim.

Kur’an-ı Kerim’imizde (Tevbe Suresi, 82.ayet) az gülmek, çok ağlamak tavsiye edilir. Çünkü gözyaşı döken her insan ağladıkça, karşısındaki insanı anlar ve ince düşünceli, halden anlayan bir insan olur. Ve Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in şu tavsiyesini hatırlayalım; “ Ağlayın, ağlayamazsanız kendinizi zorlayın. Hüzünlenin, kıyametteki azabın dehşetini bilseniz ayakta duramayacak hale gelinceye kadar namaz kılar, sesiniz kısılıncaya kadar ağlarsınız.”

Çok sevdiğim ÜSTAD Necip Fazıl’ın Aynalar şiirinden bir dize ile bitirmek istiyorum sözlerime;

Günah, günah, hasat yerinde demet;

Merhamet, suçumdan aşkın merhamet!

Olur mu, dünyaya indirsem kepenk!

Gözyaşı döksem, Nuh tufanına denk?

Ve ağladım, hep ağladım, içime ağladım ama ağladım. İnsanlar anlamadıkları için ağladım, sadece tek bir kişinin beni anladığını her daim biliyordum ve hep ağlarken dua ettim. Ve son 8  aydır içimde bitmek bilmeyen bir ağlama var, içimin taa en derinliklerinde. Asla beni bırakmasını istemediğim dostum oldu. Her şeyi  yeniden anlamama, anlamlandırmama vesile oldu. O hep kalsın, hiç gitmesin içimden…

Yazan, Tuğba Hatipoğlu ( ÇOMÜ İlahiyat )