Derinlere dalmış, akılda bir dünya soru, evde kitap okuyordum ve tam o sırada oldu, olması istenmeyen. Ama olan…

Bir bomba sesi bu ses. Patlama sesi uzakta değil, aynı mahallede bir komşumuzun evinden gelmişti patlamanın sesi, yankısı. Çünkü, verdiği hasar büyüktü…

Patlamanın sebebine gelirsek, ne açık unutulan doğal gaz, ne ocağın üzerinde unutulan bir tencere veya motoru hararet yapmış bir makine. Fakat, patlamanın etkisi bir o eve, bir de bana idi. Ve şimdi de size…

Sık sık duyuyoruz, görüyoruz ve yaşıyoruz, ülkemize kast eden, birlik ve beka’mıza zarar vermek adına yapılan hainler sürüsünün yaptıkları saldırıları. Bombalamaları, KATLleri. Ve nefretle, öfke ile tepkimizi gösteriyoruz, masum halk olarak…

Ölen mazlumlar şehid, bizler ise yürek yanar haldeyiz…

Öyleki, komşumuzda patlayan bu bomba, bildiğimiz ve bazı zamanlar bizimde karşımıza çıkan cinsten bir yapım bomba. El yapımı değil, dil yapımı bir bomba. Fail bir genç, yine yine yine…

Bomba DİLden çıkan ses ise aynen şöyle “ben artık 18 yaşındayım.”

İzinsiz, ev, muhabbet, sohbet dinlemek rahmani olarak hoş olmadığı gibi, edeben de rahatsız bir durum. Ama biz bu bomba yankısına, kulak misafi olmak zorunda kaldık demeyelim de, kulak konuğu olmak durumunda kaldık diyelim…

Kız evlad (Erkek evlad’da olabilirdi…), can pare, cennete bilet yavrucak, anneciğine bunu söylüyordu. Ve mazlum anadan şaşkın ve üzüntü ile yürek yanar cevap;

“Eeeeee ne demek yani…”

Evet gerçekten de söylenecek söz bu.

Ne demek ???

Öyle bir soru ki bu, sanki mealen;

“Evladım, kuzum, canımdan can, ne demek bu?

Seni bırakmam, seninle ilgilenmemem, savruk, umarsız, fütursuz bir hayat yaşayabilirsin izni mi vermem gerekiyor.

Daha, açmamış bir gonca, bir gül, bir papatya iken sen, seni el bebek, gül bebek yetiştirmeye çalışırken ben, senin kıymetini bilmeyerek dalından koparmalarına müsaade etmem mi?

Benden istediğin nedir? Aklının bedeninin, 180 derece değiştiği, kanının en deli olduğu bu zamanlarda seni seninle, heyecanınınla, hevesinle, yanlışa meyletme riskinle başbaşa mı bırakmam…

Ama yavrum bil ki, değişimi yaşadığın o 180 derece daha sonra özüne dönecek ve sen benim evladım, cennetim olarak yine benim kollarımda olacaksın. Bunu şimdi anlaman belki mümkün değil, ama birgün mutlaka anlayacaksın. Peki, neden geç olsun ki…

Etme…” der gibi…

 

Peki, dostlar sorarım bize?

Evlerimize bu bombaları koyanlar, atanlar kim?

Uzaktan kumandası, Pim’i kimin elinde?

Edeb ve ahlakın, sevgi ve muhabbetin yok olmasına sebep bombaların imalatı nerede, imalatçıları kim?

Neler oluyor bizlere…

Evlatlarımızla aramızda, ayrılık rüzgarları estirmeye çalışanlar kim?

Canlarımızın, canımızdan ayrılması için uygulanan senaryonun yazarları kim?

Kimin oyununun oyuncuları olduk biz…

Nereden çıktı bize aid olmayanı bizimmiş gibi savunma hastalığı… Sahiplenme heyecanı…

Batıl batı bizim hanemize kadar girdiği yetmiyormuş gibi, hayatımızın içine, bizim olmayan kavramlarla dilimize, gönlümüze nasıl girdi?

Neler oluyor bizlere…

Ne oldu bize…

Kuran ve sünnetten kopuş ile başlayan ve devamında da patlayan bu bombalar ne zaman son bulacak?

Bu sefer, sorulan sorulara cevap beklemeyin lütfen…

Kendimiz, BULALIM…

Evladlarımız, bizim şerefli imtihanımız, bizim cennetimiz, bizim cehennemimiz…

Bu güzel ve rahmet dolu günlerin hürmetine, ellerimizi, yetmez, gözleri, gönülleri, Rahmet makamına, af makamına açalım, ve dileyelim. Göz aydınlığı dileyelim. Hayr dileyelim…

Emin olun icabet gecikmeyecek…

Amin…Amin…Amin…

Yazan, Ahmet Gazi Ayhan Aydın